Ahmet Yesevi Üniversitesinde “Ahmet Yesevi Döneminde Orta Asya’nın Sosyo-Ekonomik Durumu” Paneli

 

Ahmet Yesevi Üniversitesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi tarafından “Hoca Ahmet Yesevi Döneminde Orta Asya’nın Sosyo-Ekonomik Durumu” konulu panel düzenlendi.

17 Mayıs Çarşamba günü Türkistan Yerleşkesi Kültür Merkezi toplantı ve konferans salonunda gerçekleşen panele; Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Kutalmış, Rektör Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eren, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fehameddin Başar ve Ahi Sanayi ve İşadamları  Derneği Başkanı İbrahim Çam’ın yanı sıra  Ahmet Yesevi Üniversitesi ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesinden çok sayıda akademisyen ve personel katıldı.

Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Kutalmış’ın oturum başkanlığı yaptığı panelin konuşmacıları ise Yrd. Doç. Dr. Mustafa Eren, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Kala, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Dursun Ali Tökel ve Ahmet Yesevi Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi dekan yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Dinmuhammet Kelesbaev oldular.

Prof. Dr. Mehmet Kutalmış panelin açılış konuşmasında, Türkistan ve Orta Asya tarihi hakkında bilgiler vererek İpek yolunun ticari merkezlerinden biri olması ve zengin Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında yer alması hasebiyle büyük medeniyetlerin merkezi haline geldiğini ifade etti. Türklerin İslamiyeti kabulüyle gelip yerleştiği Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasını kapsayan bölgeye Araplar, Maveraünnehir adını verdiğini belirtti. Böylesine kültürel ve ekonomik açıdan zengin olan bu bölgede dünyaya gelen Hoca Ahmet Yesevi görüşünü ve felsefesini tüm insanlığa duyurduğunu vurguladı. Moğol istilasının ve dünya ticaret yollarının keşfi ile sekteye uğrayan bu coğrafya bugün yeniden çeşitli faaliyetlerle eski işlevine kavuşturulduğunu sözlerine ekledi.

Panelin ilk sunucusu Prof. Dr. Ahmet Kala konuşmasında, Türklerin göçebe hayattan yerleşik hayata geçişinde ipek yolu ticaretinin ve buna bağlı olarak gelişen tarım ve hayvancılığın büyük rolü olduğunu vurguladı. Aynı zamanda tarım ve sanayi devriminde de canlılığını kaybetmeden bu coğrafyanın dünyanın en büyük ticaret merkezi olduğunu belirtti. İpek yolu şehirlerinin oluşum sürecinden bahseden Prof. Dr. Ahmet Kala, bu şehirlerin en önemli özelliklerinden biri gelişen tarım ve ticaretle göçebe toplumların kademe kademe değil de toptan yerleşik hayata geçtiğini dile getirdi. Bu vesile ile kültürel etkileşiminde etkisiyle yazı dil ve edebiyatın geliştiğini ifade ederek o dönemde birçok alim, bilim adamı tarafından ipek yolu şehirlerini eserlerine konu ettiğini belirtti. Batı ve doğu kavramları Dünyanın en büyük ticaret merkezi haline gelen Orta Asya’ya göre ortaya çıktığını savunarak Türklerin İslamiyet’i kabulü ile de doğu batı medeniyetini bir köprü niteliğinde birleştirdiğini söyledi

Son olarak İpek yolu ticaretin tekrar eski haline nasıl kavuşturulacağını değerlendiren Prof. Dr. Ahmet Kala,  öncelikle bu güzergâhtaki şehirlerin kendilerini geliştirmeleri gerektiğini vurgulayarak sözlerini tamamladı.

Sonrasında konuşan Yrd. Doç. Mustafa Eren, Medeniyet kavramını ele alarak medeniyetin bir canlı organizma gibi doğup büyüyüp öldüğünü tasvir etti. Medeniyetin ölümünün yok olma noktasında değil de zamanla özelliklerini yitirip durakladığını ifade etti. Medeniyetler tarihi açısından Ahmet Yesevi felsefesini değerlendiren Eren, zor bir dönemde büyük medeniyetlerin etkisi altında kalmadan kendi kültürel medeniyetini inşa etmiş ve Türk İslam medeniyetinin de temellerini atan bir şahsiyet olduğunu vurguladı. Ahmet Yesevi’nin oluşturmuş olduğu medeniyetin özelliklerine değinen Eren, insanı merkeze alan ve insan ile Allah arasında doğru bir ilişki kurup, sadece şekil unsurları ön plana çıkaran değil aynı zamanda ahlaki ve manevi çerçevede bir tarz yakaladığını söyledi. Dolayısıyla Ahmet Yesevi’nin Türk İslam medeniyetindeki yeri ve öneminin buradan geldiğini belirterek sosyolojik ve bilimsel anlamda parçalanmayı değil birlik ve beraberlik ruhu çerçevesinde akılla kalbi, gönülle aklı birleştiren büyük bir medeniyetin kurucusu olduğunu dile getirdi.

Akabinde konuşan Doç. Dr. Dursun Ali Tökel, Bütün medeniyetin temel unsuru edebiyat olduğunu ifade ederek Hoca Ahmet Yesevi kendi felsefesini ve medeniyetini şiirle oluşturduğunu dile getirdi. Ahmet Yesevi’nin aynı zamanda bir şair, bir edebiyatçı olduğunu belirterek ortaya koymuş olduğu eserlerin bunu en güzel örneği olduğunu söyledi.  Aynı zamanda Yesevi ile bilgilerin birinci kaynağı şiir olduğunu vurgulayarak O’nun Medeniyetini ve felsefesini şiirlerinden öğrenildiğini belirtti. Medeniyetlerin oluşumunda zemin metinlerinin olduğunu savunan Tökel, Türk İslam tarihinin zemin metinleri olarak Ahmet Yesevi’nin Divanı Hikmet’i, Edip Ahmet Yükneki’nin Atabetül Hakayık’ı gibi eserleri örnek gösterdi ve ideal insan tipini anlatan bu eserlerin herkes tarafından okunması gerektiğini savunarak sözlerini tamamladı.

Doç. Dr. Dursun Ali Tökel’den sonra konuşan Dinmuhammet Kelesbaev Kazak kültürü hakkında bilgiler vererek Türk kültürünün en eski ve günümüze kadar süregelen bir kültür olduğunu ifade etti. Göktürklerden günümüze kadar coğrafyasında değişme olmayan kazakların en eski ve değişmeyen Türk kültüre sahip olduğunu savundu.

Panel sonunda Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Kutalmış, Prof. Dr. Fehameddin Başar, Prof. Dr. Ahmet Kala ve Doç. Dr. Dursun Ali Tökel’e geleneksel Kazak milli giysisi Çapan giydirdi.


Haber Resimleri