Doç. Dr. Mehmet Akif Kireçci “Jeopolitik Düzlemdeki Kaymalar ve Değişen Risk Alanları” Konulu Seminer verdi.

 

Ahmet Yesevi Üniversitesinin Almatı’da bulunan Avrasya Araştırma Enstitüsünde, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Kireçci “Jeopolitik Düzlemdeki Kaymalar ve Değişen Risk Alanları” Konulu Seminer verdi.

Doç. Dr. Mehmet Akif Kireçci jeopolitik düzlemdeki kaymalar ve değişen risk alanları adlı seminerinde ana hatlarıyla jeopolitikin genel tanımı, uluslararası arenada jeopolitik çerçevede tarihdeki önemli olaylar, büyük güçler arasındaki güç çekişmesi konularına değindi. Jeopolitikin, politikanın coğrafya ile birleştirilmesi ile ortaya çıktığını ifade etti. Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliğinin dünya’da iki süper güç olduğunu ve devlet tarafından işletilen ekonomi model ile Batı tarzı liberal ekonominin bu sureçte birbirleriyle çatışma halinde olduğunu ve liberal ekonominin kazanan taraf olduğunu belirtti. Liberal ekonominin kazanması ile küreselleşme sürecinin önünün açıldığını ve 1991 yılında eski ABD Başkanı George H. W. Bush’un deyimi ile yeni dünya düzeninin kurulduğunu ifade etti.

Günümüzde ABD’nin eskisi kadar güçlü olmadığını lakin ABD’nin ekonomik liderliğinin jeopolitik açıdan önemli olduğunu belirtti. Asya’da Çin ve Hindistan ekonomilerinin hızla büyümekte olduğunu ve birkaç sene içerisinde Çin’in gayrisafi yurt içi hasıla bazında ABD’yi geçmesinin beklendiğini sözlerine ekledi. Burada Asyanın yükselirken Avrupanın gerilemediğini fakat büyüme oranlarının Çin, Hindistan gibi ülkelerden az olduğunu dile getirdi. Teknolojik gelişim ve innovasyon açısından Çin’in ABD’nin hala gerisinde olduğunu lakin eğitim sektörüne baktığımızda Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ABD’den çok daha fazla doktora öğrencisi yetiştirdiğini ve bu insan sermayesinin aradaki farkın kapanmasında mutlaka etkili olacağı yönünde görüşlerini bildirdi.

Seminerin devamında günümüz zamanını I. Dünya Savaşı öncesi döneme benzettiğini çünkü aynı o zamandaki gibi ülkeler arasındaki ittifakların sürekli değişebildiğini ifade etti. Önümüzde bir transformasyon sürecinin yer aldığını ve bu süreçte ABD ile Çin arasında fazla bahsedilmeyen bir çekişme olduğunu ve bunu ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump’ın açıkca dile getirmesine Çin’in nasıl cevap vereceğinin merak konusu olduğunu belirtti. Buna ek olarak Çin’in uluslararası herhangi bir çatışmaya girmekten kaçındığını ama eğer girerse bunun Çin’in gücünü arttırır mı yoksa durdurur sorusunun önemli konulardan birisi olduğunu ifade etti. ABD’nin ekonomik liderliği kaybetmesi durumunda bunun yeni jeopolitik krizlere yol açabileceğini sözlerine ekledi. Konuşmasının sonunda bu durumda yeni bir finansal mimarinin gerekeceğini ve bunun uzlaşarak mı yoksa savaşarak mı olacağı konusunun önemini vurgulayarak temenisinin bu sürecin en az çatışma ile geçmesi olduğunu ifade ederek sözlerini bitirdi.

Seminerin sonunda katılımcılar büyük aktörlerin arasındaki jeopolitik ilişkiler konularında görüş alışverişinde bulundular.  


Haber Resimleri